My photo
a utopist, a green, a free soul, a liberal, a young (well let's say 'a new' rather than 'young') mother, a rebel, a thinker, a smiler, a wonderer, a note, a butterfly, a rainbow, a nymph, a kite, a wave, a breeze from the sea, a purple soul, a chocolate-addict, a lover...

Sunday 25 May 2014

Bir Nefesin Değeri: Alerjik Astımlının Hali

Ben lisedeyken Andımız ya da İstiklal Marşı okunacağı zaman başka sınıflardan bir kız bir başlardı hapşurmaya, durdurabilene aşk olsun. Ben de acaba özellikle mi yapıyor diye düşünürdüm içimden çünkü hayatımda 3 kezden fazla hapşurduğum vaki değildi. Ne zaman ki İzmir'de geçen 18 yılın ardından İstanbul'a üniversite okumaya geldim (ki çok duymuşumdur İzmirliler İstanbul'a gelince astım olur) benim sayıları yüzleri, binleri bulan hapşuruklarım başladı. Tek başıma büyük bir şehirdeydim, ve böyle bir sağlık sorunuyla hangi hastane ya da doktora gidilir hiçbir fikrim yoktu [hoş hala bir fikrim yok sağlık konularında İstanbul'da o yüzden İzmir'e gidiyorum tüm sağlık sorunlarım için]. Dahiliye, KBB, göğüs hastalıkları derken 'alerjik astım' tanısı konuldu. Yıllardır hapşuruyorum, nefesim daralıyor, %90 tüm polenlere, çimene, toza [kütüphane aşığı olan ben çoğu kütüphanede uzun süre kalamıyorum], akla gelen birçok şeye alerjim var. Doğaya aşık ben ne zaman ki bir parka, ya da ormana gitsem sürekli hapşuruyorum ve gece itibariyle de soluk alıp verebilmem çok zor oluyor. Bahar ayları ise hep sorunlu. Özellikle aşığı olduğum Beşiktaş, boğaz hattına gitsem hayat çekilmez oluyor. Ama inadına kokluyorum çiçekleri, çıkıyorum doğaya, sarılıyorum ağaçlara... Peki neler yapıyorum, nasıl kontrol altında tutuyorum astımımı?

  • Evde kesinlikle duvardan duvara halı yok. Hatta mümkünse halı sadece mecburi yerlerde var. Salonun halısı %100 organik bambudan yapılma. Yüne de alerjim olduğu için özellikle yünlü ve sentetik halılardan uzak duruyorum.
  • Kitap raflarım kapaklı. Kitap tozları astıma iyi gelmiyor. Yatak ucu  kitaplarım komidinin ilk çekmecesinde saklı. Kitaplar günlük toza maruz kalmamalı.
  • Deterjan seçimi çok önemli. Nitekim çamaşır deterjanı olarak sabuncevizini keşfedinceye kadar neler çektiğimi Allah'la ben bilirim. Sabuncevizi %100 organik, doğal bir meyve. Yaklaşık 10 meyveyi 1 litre suda 20 dakika kaynatarak deterjanımı elde etmiş oluyorum. Ne zamanki market deterjanı+yumuşatıcısıyla yıkanmış çamaşır koklasam nefesim ciddi daralır. Yaşasın sabuncevizleri. Sabuncevizleriyle ilgili daha önceden yazdığım yazıya burdan erişebilirsiniz. Mutfakta da bulaşıklar için Amway [bulaşık deterjanı], Frosh [bulaşık makinası tableti], Klaar [parlatıcı] kullanıyorum.
  • Şunu farkettim: Ne zamanki işlenmiş, içinde katkı maddesi ya da E'ler bulunan bir gıda yesem astım düzeyim artıyor. İşlenmiş gıdada kullanılan birçok katkı maddesi ve gıda boyaları astımı tetikleyebiliyor. O yüzden yaşasın organik ve doğal beslenme!
  • Bol bol su içiyorum. Garip bir şekilde su içtikten sonra hep hapşuruyorum ama iyi de geliyor. Hapşurma dönemleri günlük içtiğim suyu ikiye katlıyorum.
  • Bana verilen inhaler ve turbuhalerları doktorların Türkiye'de reçeteye yazdıkları şekilde kullanmıyorum. İngiltere'de düzenli gittiğim astım hemşireleri bana spirometre'i nasıl kullanmam gerektiğini gösterdiler.
    Manuel Spirometer 
    Spirometre nefesiniz daralmış mı daralmamış mı onu gösteriyor. Muhtemelen yazıyı bir doktor okursa düzeltir beni yanlışım varsa ama bana vakti zamanında şöyle anlatılmıştı hapşurmanın ve nefes darlığının mantığı: astımlı insanların bronşçukları sağlıklı insanlarınkinden daha dar olur. Sağlıklı insanın da astımlı insanın da bronşçuklarına polenler, tozlar gider ama astımlının nefes yolu daha dar olduğu için nefesin geçeceği yer azalmış olur. İşte nefesin geçtiği yolun ne kadar darlaştığını ya da normale girdiğini spirometreyle ölçebilirsiniz. Burda spirometreyi medikallerde bulabilirsiniz diye düşünüyorum, birçok özel doktor spirometrenin bilgisayara bağlanmış haliyle test yapıyor ve bu test için para alıyor. Halbuki nefes sizin nefesiniz; nefesinizin nasıl olduğunu kendiniz de kontrol edebilirsiniz. Spirometre illa ki olcak diye de birşey yok. Ben şöyle ölçüyorum inhalera [symbicorta] ihtiyacım olup olmadığını: Öncelikle göğüs kafesimi ağzımdan nefes alarak büyük ve derin bir nefesle dolduruyorum ve tam olarak doldurduktan sonra ağzımdan veriyorum. Ciğerlerimden çıkan ses çok kötüyse bir puf symbicort alıyorum duruma göre günde 1 ya da 2 kez. Yılda kullandığım symbicort puf sayısı 5'i asmaz. Olur da öksürük varsa ve ciğerlerime doğru indiğini hissediyorsam Bricanyl kullanıyorum, onun da yıllık puf sayısı 10'u aşmaz. Bloğumda zaten öksürüğe ve hastalığa karşı neler yapmalı bol bol yazmıştım, önceki yazılardan yararlanabilirsiniz.
  • Zyrtex gibi bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlara inanmıyorum ve kullanmıyorum. Sadece bir konferansa ya da önemli bir toplantıya katılacaksam ve toplantı sabahı hiç durduramadığım hapşuruklarım varsa zrytexi ya da muadilini bir kereliğine kullanıyorum kötü bir toplantı geçirmemek adına. Bu tarz ilaçların hiçbir yararı yok hatta zararı var diye düşünüyorum. Çünkü yaptığı hapşurtmamak; tedavi etmek değil. Nefes yolları yine toz ve polenle doluyor ama hapşurulmadığı için ciğerler temizlenmiş ve rahatlamış olmuyor. Hapşurmak iyi ki var ki ciğerleri temizliyor.
  • Hapşurma dönemi meditasyon ve içbarışıklığı önemli. Edebiyatta astımlı kişilerin toplumla uzlaşamamış  kişiler olması karakter tahlilinde bol bol karşımıza çıkan konulardandır. Meditasyon çok işe yarıyor, vücutla konuşmak, kendini rahatlatmak.
  • Kore'de sabah ve öğleden sonra polenlerin yoğun olduğu saatlerde insanlar ağızlarında maskeyle geziyorlar, kesinlikle çok mantıklı. Ama nedense ben kendimi ağzımda maskeyle gezme konusunda pek rahat hissetmiyorum ve hiç denemedim. Polenlerin aktif olduğu saatlerde evdeysem pencereleri kapıyorum ya da dışarıdaysam boynumdaki şalı burnuma ve ağzıma kapıyorum, özellikle Beşiktaş ve Boğaz hattındaki kavak ağaçlarının ve diğer ağaçların/çiçeklerin polenleri beni çok tıkıyor. Yoğun polene maruz kalınan bir günün ardından eve gelip duş alıp, burna bol bol su çekerek polenlerden kurtulmaya çalışmak da çok yararlı. Ayrıca Sinus Rinse Kit kullanılarak burun ters U şeklinde yıkanma suretiyle rahatlık sağlanabilir.  
  • ​Keçi boynuzu suyu içmek [tarifler bloğumda var] iyi geliyor, çünkü mukusu azaltıyor ama bunun oranını iyi tutturmalı, fazlasına gerek yok. Çünkü o mukus vücudun savunma mekanizması, fazla keçiboynuzu suyu alındığında mukus azalıyor.  Ama günde 1/4 bardak kaynatılmış keçiboynuzu suyu iyi geliyor.
  • Klimaları hiç sevmem hem gereksiz elektrik tüketimidir hem de tozlu hava üflediği için astımıma iyi gelmez.
 Benimkisi inadına yaşamak, inadına doğa, inadına nefes almak... Yukarıda bahsettiğim hayat tarzına yapılan küçük değişimler (deterjan, halı gibi) büyük rahatlıklar getiriyor. Hamilelik ve emzirme döneminde ben ilaçları hepten kestim ama hamileliğin son ayında İstanbul'a tekrar taşınmamla birlikte ciddi bir kriz geçirdim ve hastanede oksijen verildi. Bunun haricinde kızımın hayatıma gelişinin bana çok yaradığını söyleyebilirim. Hapşurma ya da nefes darlığı artıyorsa hemen o hafta hayatımda nelerin değiştiğine bakıyorum, ne oldu da tekrar geldi diye gözlem yapıyorum. Bana alerji yapan başka faktör var mı diye bakıyorum. Annem hep der: 'insan kendi kendinin doktoru olmalı'. Benim de yaptığım bu.  Hapşurmalarım sayesinde çevremde bulunanlar o kadar çok 'çok yaşa' diyor ki şaka maka sırf bu yüzden uzun yaşamazsam şaşmayın :))) Her hastalık bize birşeyler anlatmaya çalışır, ben çok şeyler öğrendim alerjik astım yolculuğumda. En önemlisi normalde farketmediğimiz nefesin ne kadar büyük bir nimet ve yaşam kaynağı olduğunu anladım. Her nefes için hamd ve varlığa şükür..

Şifayla, nefesle...
Gerisi burda...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...