My photo
a utopist, a green, a free soul, a liberal, a young (well let's say 'a new' rather than 'young') mother, a rebel, a thinker, a smiler, a wonderer, a note, a butterfly, a rainbow, a nymph, a kite, a wave, a breeze from the sea, a purple soul, a chocolate-addict, a lover...

Friday 30 September 2011

Garsonlar

kizim Yalova Termal'de Ayca Teyzesinin aldigi bogurtlenlerle
dogal ortamda, garsonsuz :)
Garson kulturu gercekten de ulkeden ulkeye degisiyor. Neden bir cafeye, restauranta gidersiniz? Genel olarak rahatlamak, arkadaslarla bulusmak icin vs. Turk garsonlari bence cok rahatsiz. Gonulleri rahatsiz. Onlari da anliyorum uzun sure ayakta calisiyorlar, insanlara hizmet veriyorlar, zor is. Ama niye surekli gozleri masaya rahatlamak icin oturmus olan benin tabaginda, canaginda anlamiyorum! Bir kismi sen yedigin seyi bitirmeden senin hakkinda karar verip, onundeki tabagi aliyorlar. Bir kismi belki bekliyorlar ama sen son lokmayi agzina attiginda, ya da son yudumu icer icmez onundeki tabak/sise kayboluveriyor! Pes wallahi! Sanki kartal gozu var hepsinde. Eger daha ben bitirmeden onumden tabagim alinmak isteniyorsa, ben direkt 'bitirmedim' diyorum. Bana kil oluyorlar biliyorum. Ama ben de bir suru insan acliktan kivranirken, yemek atilmasini hos goren zihniyete kil oluyorum! Yiyecegim son kirintiya kadar kardesim! 
Gecenlerde Taksim'de bir pizzacidayiz. Hic kibarlik filan yapamam, elimle yiyorum pizzayi (baligi da elimle yedigim gibi), bi baktim garson onumdeki pizza tahtasini aldi bir tezgahin uzerine koydu. Sevgili garson, o tahta onumde biraz daha dursaydi da benim gibi agir agir yiyen biri, yediginden zevk alarak, bir isiriktan sonra tahtanin uzerine, pizzanin kalanini koyabilseydim (nitekim Delfi'yle ugrasmam gerektigi icin pizzayi elimden peceteye birakmam gerekti!). Sanki o pizza tahtasi bir yigin halde bir tezgahin ustunde durmak icin yapilmis!
Kore yemek kulturu cok kucuk tabaklara konulmus bir suru mezelerden (hadi meze diyelim - ama Turk mezelerin o guzel tadi pek yoktur bu kucuk kaplarda) olusur. Ve restoran/kafedeki musteri masadan kalkip gitmedigi surece hic bir bos tabak onunden alinmaz. Saygidir bu. Hatta fast food  dukkanlarinda bile yiyen onundekini temizleyip cikmak zorundadir. Cok mantikli!
Tamam yigin yigin bos tabaklar olmasin onumuzde ama bir orta yolu da bulalim lutfen!

Gerisi burda...

Monday 19 September 2011

Delfi discovered!

Delfi has just introduced chocolate to herself by discovering a chocolate pack and tasting it with a smile on her face (oh another one tucked in her other hand!!!) Now she's weepy cos I saw it and Damien took the chocolate away from her
Gerisi burda...

Saturday 17 September 2011

Emirgan'da kutlama.. Hayatin bizi getirdigi yer..

Damien dun 16 Eylul 2011 Cuma itibariyle doktora tezini teslim etti. Son 6 yilimiza damga vuran tarihi bir an bizim icin...
Ben de surpriz ufak bir kutlama tertip ettim. Ve Emirgan Sutis'te cok guzel ve keyifli bir aksam organize etmeye calistim elimden geldigince.  Frambuazli ve cikolatali kek ve Damien'a 'Hayat Universitesi'nden verdigim diploma da aksamin en guzel yasandigi anlar oldu [diploma fikrinin annesi kadim dostum Gulce'ye ve diploma dizayni icin Gulce'nin ev arkadasi olan Gulce'nin ayni zamanda memleketlim de olan Ramazan'a dizayni icin cok cok tesekkurler]. 

Muhabbet, dostlar, bogaz havasi, cinar agaclarinin altinda olmak harika bir duygu.. Allah nicelerini yasatsin hepimize diyorum.. Daha nice guzel kutlamalarda biraraya gelelim! Emirgan Sutis hep cok sevdigim ve urunlerine bayildigim bir mekan olmustur ama kutlamadan bir gun once ve sabahinda arayip, eposta atip rezervasyon yaptirmamiza ragmen, gittigimizde masamiz ayarlanmamisti. :( Bunun ustune, ben koyu sohbete dalmiskene hesabin hepsini kesip kuzenlerime yikmislar :( Benim olayin farkina varmam nasil oldu bilmiyorum ama cok uzun zaman aldi (grrrrrr) ve farkina vardigimda hesaplar kesilmis, masanin hesabi kapatilmisti. Bir kere madem bu organizasyonu ben yaptim, niye garson gelip bana once birsormuyor! Cok guzel bir aksamdan sonra tum gece kabuslar gordum bu konuyla ilgili, demek ki cok sinir olmusum. Neyse saglik olsun, daha guzel gunler olsun.. Hepbirlikte, mutlulukla, saglikla...
Bakalim hayat nasil olacak bundan sonra, umarim stressiz olur. Cunku son iki yildir ozellikle Damien surekli hem calisma hayati, hem doktora hem bebek derken kendini gece gunduz sIKiyordu, ve dogal olarak ben de... Umarim daha guzel gunler bizimle ve tum insanlikla olsun.. Herkesin hayatinda uzuntuler, sIkintilar var ama onemli olan birbirimizin degerini anlayip, birbirimize destek olup, zor anlarda da guzel anlarda da birbirimize tutunabilmek.. Ve tabii ki olumlu dusunme... ve herseyi de kafaya cok takmama sanirim. Dun kan tahlili sonuclarim geldi. Kolestrol en ust sinirin iki kati kadar. Doktor da dedi cok mu stres yapiyorsun diye. Evet, cok stres yapiyorum, herseyi kafama takiyorum.. Ama boyle gitmez hayat! Degisim zamani geldigini vucudum bana yuksek kolestrol, dusuk tansiyon ve son gunlerde hortlayan vertigo ve el agrisiyla anlatiyor. Degisim zamani geldi, yuklerimden kurtulma zamani geldi. Umarim bunu basarabilirim.
Gerisi burda...

Monday 12 September 2011

Life is passing very quickly!

Life is passing very quickly..
Delfina is growing up very quickly...
You know how in the movie Matrix, whenever they want to learn a new skill, they just sit on a chair and download the programme to the guy's brain and the next second you know the guy speaks French, does Java programming etc.. This is how life is for Delfina at the moment.
Yesterday she started saying 'ba ba ba ba' (Baba means 'father' in Turkish), today she turned the 'b' sound into 'v'.
Moreover, today she was in her bath playing with her toys in the conservatory. I was madly tidying the house, baking muffins, putting the laundry on. And I kept on appearing to her once every 30 seconds and waving at her or sending her a kiss. She waved at me today as well but I thought maybe it was a coincidence. Then we had a lovely day with my first friend from primary school, who turned out to have come from a 6 month study exchange for her PhD in Scotland. And before I put Delfi to sleep and after she ate her nice night porridge, I took her to Damien so that she can say 'good night dad' and guess what she waved at her daddy!!!! Well, this girl looks like her dad, she says 'dad' as her first word and now she waves at him!!! Shakespeare was right to have son & mother, daughter & father relationship themes most of the time. Girls love their daddys!!!
Gerisi burda...

Sunday 11 September 2011

I am not useless!

Some women are restless. I am a restless woman.
I need to produce; I need to feel useful all the time!

Actually, this whole psychology is a very tiring one.
The same thing happened to my sister and to me as well after we became mothers.
My tiling works so far
with some friends from the tiling course
We suddenly panicked about not being  productive again. The weeks after you feel like you're almost recovered from giving birth are in a way depressing (here I am not talking about post-natal depression). Well, at least it was for me because I needed to feel productive straight away. So learning how to make Turkish tiles and starting to work as a freelance translator were awesome for me and still are. Yes, I am home with Delfi (well, we are not 'home' all the time, we keep on having fun and going out) and I do not work full-time which is a bit worrying for a future career, but I do not care! Life is good with tiles, translation and of course Miss Delfi who is the most important person in my life! :) My tiling course is on holiday and it will re-start around October. It is really great to go there (just two streets down from our house) and chill out for two hours, chat with my friends there (really lovely people) and engage with art! I could not produce much at the course. Cos a) I couldn't go there for months b) tiling is a delicate operation particularly for new learners, it takes time and I only can do it for two hours in a week.
Gerisi burda...

Friday 9 September 2011

Ufff'lamamayi ogrenmeliyim


Delfina ses cikartma calismalari yapiyor. Dudagini, dilini nasil kullanmasi gerektigini ogreniyor. Ve dogal olarak da ses cikartma konusundaki ogretmenleri biziz tatli bebegimin. Bir baktim gecen gun 'ufff'luyor. Ama o kadar tatli ki.. Cunku uff'lamanin anlamini bilmeden, icine sIKintilari yuklemeden uffluyor. Cok tatli uffluyor :)  [Videonun ilk saniyelerinde onun kisa bir uflamasini yakaladim ama sesi acip izlerseniz anca duyabilirsiniz] Tabi birden aklima ufflamayi benden ogrendigi gelince tadim kacti. Kendi kendime kizmaya basladim. Belki de kizmamaliyim. Sadece degismeyi, onunla hayati yasamayi yeniden ogrenmeyi ogrenmeli ve kabullenmeliyim. Delfina, yasamayi kesfettigim anlarin yeni Adasi...
Gerisi burda...

Monday 5 September 2011

Dizi, Dizini dovme, dizi dizi dizginler uzerine kucuk bir sitem

Esasinda oturup oyle televizyon filan izledigim yok, ama bazen aksamlari aciyorum. Pazar gunleri mesela 'Seni Bana Yazmislar''i ardindan da 'Cek Bakalim''i izlemek hosuma gidiyor. Tabi bu esnada birsuru reklama da maruz kalmis oluyorum. Bakiyorum da yeni baslayacak dizilerin hemen hemen hepsi yine kadin vucudunu ve psikolojisini konu aliyor. Yoksa zaten tutulmuyor diziler. Illa ki kadinlar aglamali, tecavuz edilmeli, dovulmeli, cocuk dusurmeli, yani kadin hep aci cekmeli. Tabi yine bunu izleyenlerin cogunun kadin oldugu, ve cogunun da 'kizini dovmezsen, dizini doversin' felsefesinde oldugu dusunulurse bu cok da garipsenecek bir durum degil. Kadinlar gercek hayatta zaten bu acilari hep yasiyorlar. Ya da soyle demeli cogunlukla bu toplumda aci yasiyorlar. Mesela 'piç' kavramini ele alalim. Bir kadinin eger evlilik disi bir cocugu olursa, toplum bu cocuga ne der? 'Piç'. Cocuk neden 'lekelenir'? Cunku anne hayatinin hatasini yapmistir ve evlilik disi cinsel iliskiye ya girmistir ya da zorla girdirilmistir. Peki faturasini kim ceker? Kadin ve cocugu! 
Halbuki bu illa da boyle olmak zorunda degil! Yeni Zelanda'da piç olma durumu yok mesela. Cocuk sahibi olabilirsin erkek arkadasindan ya da baska birinden. ispat ettigin surece, ya da baba evet bu benim cocugum dedigi surece cocuk babanin soyadini aliyor ve tum miras vs. olayindan da yararlaniyor (hos neden cocuk kadinin soyadiyla kaydoldugunda piç damgasini yiyor ben bunu anlayamiyorum ama). Yani kanun kadini ve cocugu koruyor. Ve en onemlisi toplum buna olumlu ve dogal bakiyor. Gecenlerde bir emlakciyla ev bakiyoruz, adamin da kiz bebegi varmis, ama bi dertli bir cekingen soyledi bunu. Megersem etraf kotuymus, o yuzden insanin kiz cocugu olmasi pek de iyi bir sey degilmis!!!! Ya nasil bir mantalitedir bu? Etrafin kotu olmasi su mu demek: kizimin erkek arkadasi olur, evlilik disi cinsel iliskiye girer? Yani etraf kotu erkek cocugun varsa ve erkek ayni seyi yaparsa, sorun degil ama kizin ayni seyi yaptiginda onurun lekelenmis oluyor! Kafam almiyor.. Deger yargilarim bunu anlamiyor..
Esasinda kadinlar bu kadar aci cekmek zorunda degil. Sadece biraz dege yargilarinin, anlayisin ve kanunlarin degismesi gerekiyor. O kadar! Sanki dizileri izledikce insanlarin dizginleri artiyor, kizlarini daha da dizginleyesileri ya da dizine koyup dovesi geliyor insanlarin.
Benim de bir kizim var. Dunya tatlisi, sacinin bir teline bile zarar gelsin istemem. Ama hayat onun hayati! Hayatini guzellestirecek olan o! Umarim hep iyiyi gorebilir ve iyilerle karsilasir. Ama ne olursa olsun, nasil kararlar verip bir genc kiz olursa olsun, ben onun annesiyim. O benim kolem degil, iscim degil, tapulu malim degil. Onun varligi benim namusum, gururum. Onun ne yaptiklari degil. O bir birey, ben sadece onun iyi bir birey olmasi icin ona yoldas ve yardimci olacak bir destegim. Buyuk konusmuyorum, sadece ben hem kizim hem de tum kadinlar icin iyilikler diliyorum. Umarim Delfina hep mutlu ve umutlu bir birey olur kadinlarin da ayaklari uzerinde guvenle durdugu bir toplumda..
Gerisi burda...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...