Istanbul'un daha onceden hic de gitmedigimiz bir yerine gittik bu sefer: Kasimpasa'da bulunan, pek de kimselerin bilmedigi Aynalıkavak Kasrı'na. Ufacik bir kasir ama kesinlikle gormeye deger! Cok huzur verici bir atmosferi var, hele Halic'ten kasra uzanan o sonbaharin ne terleten ne isitan yandan yandan gerdan kiran gunes isinlari... kesinlikle huzur verici.. Ayrica rehberin dediklerini yanlis hatirlamiyorsam TR'nin ilk muzik enstrumani muzesi de kasrin en alt katinda bulunmakta.
Delfina ve Temmuz, Aynalıkavak Kasrı'nda findik fistik yerken |
Biz bir suru aksilikler silsilesinden oturu kasra biraz gec varip, sevgili Senem ve Temmuz'u birazcik orda beklettik, ama umarim ki beklemek icin en keyifli yerlerden birindeydiler istanbul'un :) Keske kasri daha cok bilen olsa, orda daha cok etkinlikler duzenlense. Yurtdisinda [ister Dogu'da ister Bati'da], kulturlerini yasatmak adina oranin halki, tarihi onemi olan belli gunlerde geleneksel kiyafetler giyip tarihi mekanlarda eski zamanlarda insanlarin nasil yasadiklarini gosteriyorlar, torenler yapiliyor. Neden bizim ulkemizde de olmasin? Hem tarihi mekanlara daha cok sahip cikilmis olunur, hem de cocuklarda ve buyuklerde tarih bilinci olusur. Eee malum bilinir: 'gecmisini bilmeyen gelecegini bilemez' --->tesaduf odur ki google'dan bu sozu kim soylemis diye baktim, Osmanli Devleti'nin fikir babasi Şeyh Edebali imis.
Kasra girince duvarlarinda hatla siirler yazildigini goreceksiniz, keske rehberler o siirleri biz Osmanlica okuyamayan, okusa da anlayamayan genclige soyleseler.. Siir bu, ruhumuza ruh katar...
Keyifle gecen dakikalarin ardindan ordan ayrildik, yerde tarihin suskunluguyla yatan sonbahar yapraklari, bizim kizlarin basinda Senem'in aldigi bandanalar.. Kafamiz serin ayrildik, Halicin kiyisinda gecen bir maceranin ardindan...
***
Delfina buyuyor, yollari ona daha zevkli hale getirmeye calismak icin yanimiza boya kalemleri ve boya defteri aliyoruz. Yolda onlari karaliyor. Artik Delfina yuvarlak, kare ciziyor. Hatta harf benzeri sekiller yapiyor, e, p, d gibi. Delfina'nin yaratici gucunu ortaya cikartabilmek icin ben ona yazi, harf vs. gostermiyorum. O kendi ozgur calisiyor. Ama isin ilginci okudugu kitaplarin etkisi midir nedir, harf de ciziyor kendisi. Sanirim dedikleri dogru bebeklerin beyni sunger gibi, degdikleri her yerdeki bilgiyi emiyorlar. Ayrica yanimiza kucuk yapiskanli noktaciklar aliyoruz [kirtasiyelerde bulabilirsiniz, farkli renklerde noktaciklar, yani puantiyeler, kendinden yapiskanli]. Mesela onlari once vucudumun farkli yerlerine yapistiriyorum. Ardindan mesela burnumda mi diyerek, onun o puantiyeyi burnumdan almasini sagliyorum. Sonra o aynisini kendi burnuna yapistiriyor. Ayni seyi farkli organlarda devam ettirdikten sonra herhangi bir yere onlari siralayip, sekiller yapiyoruz: ucgen, kare gibi. Bu aktivite cocuklarda goz-el koordinasyonunu gelistiriyor. Yollarda iyi eglenceler!
Emziren anneler vasıtasıyla blogunuzu keşfettim. İzmir'deyiz biz ama küçük oğlum da biraz büyüyünce (şöyle 2,5-3 yaş civarı) İstanbul'u gezme fikri var aklımızda. Sizin blogunuz bana eminim çok yol gösterici olacak. Takibe alıyorum sizi, keyifli bir blog olmuş. Çok sevdim.
ReplyDeleteBen de sizin blogunuzu dun kesfettim, ben de takip ediyorum sizi. Ben de izmir'liyim, izmir'e selamlar.. Izmir'de kesefedecek oyle cok yer yok ama Buca'da, Bornova'da, Urla'da, Kultur Park'ta yerler var. Siz de maceralarinizi paylasirsaniz, ne guzel olur! Hos iki bebisle gezmek eminim daha zordur. iyi eglenceler! sevgiler
Delete