My photo
a utopist, a green, a free soul, a liberal, a young (well let's say 'a new' rather than 'young') mother, a rebel, a thinker, a smiler, a wonderer, a note, a butterfly, a rainbow, a nymph, a kite, a wave, a breeze from the sea, a purple soul, a chocolate-addict, a lover...

Wednesday 13 July 2011

70 milyon Turk usulu kaynana

Turkiye'de olmaktan cok mutluyum. Istanbul'u kizimla gezmekten cok mutluyum. Turk insanin yardimseverligi harika! Bir de surekli herkesin baskalarina ogut verme istegi olmasa. Esasinda bu durumu cok guzel atlatabiliyorum, yorgun ve ac oldugum durumlar haricinde. Herkes bebegime bakip durmaksizin ogut veriyor. Esasinda bunu illa ki de kotu bir sey olarak algilamiyorum. Mesela Ingiltere'de, Yeni Zelanda'da 'ebelik' sistemi var. Duyduguma gore Saglik Bakanligi da su an bu sistemi Turkiye'ye getirmeye calisiyormus. Ebelik sisteminde, anneye/anne adayina ogutte bulunan ebe, baskalari degil. Yani bilen, bu konuyu calismis, bu konu hakkinda tecrube sahibi olan biri. O yuzden midir yoksa zaten bu tarz Britanya ulkelerinde oldukca sik gorunen 'kendi kendine yetebilme' durumundan midir bilinmez, insanlar yolda gordukleri herhangi birine bebegi ya da baska bir konu hakkinda tavsiyede bulunmaz, 'akil' vermez. Dun cok actim, Mecidiyekoy'un bebek arabasina dusman kaldirimlari ustunde Delfina'yi sarsmadan varolma mucadelesi veriyordum, ve tepemizdeki gunes ve bunaltici hava da buna pek yardim etmiyorken, kadinin biri once Delfi'ye 'MasAllah' dedi. Ben gulumsedim, sonra kadin da 'ama lutfen ona corap giydirin' dedi, ben de dumur olmus bir sekilde 'neden?' dedim. Bayan da 'o daha cok kucuk, usur' dedi. Bir ic cekip yoluma devam ettim. Ama bir yandan da kendi kendime soylenmeye basladim. Halbuki 'sokaktaki insan', Akcay-Duff ailesinde surekli bir tartisma yasandigini bilmiyor! Damien ormanin ortasinda, dogayla butunlesmis olarak buyumus. Orman derken, onlar buna 'bush' yani calilik diyor, ama bildigin balta gitmemis orman! Yeni Zelanda zaten dogalligini tamamen korumus bir ulke ve insanlar sokaklarda, birak terlik, corap giymeyi, ciplak ayakla geziyorlar. Delfina'nin babanesi de olabildigince ozgur ruhlu bir kadin ve daimi olarak ciplak ayakla geziyor. Mart ayinda Istanbul'a geldiginde, biz uzerimize palto giyerken, o ciplak ayakla gezmedi ama sandaletle gezdi :) E zaten benim kizimin vucut ozellikleri, benimkine benzemiyor :( Evde de surekli soyle bir sorun yasiyoruz: daha Haziran ayindayiz, ve Damien surekli ' ah cok sicak' deyip, surekli tum pencereleri acip, ceyran olusturuyor ev icinde ve ben ne zaman 'evde ceyran var, hasta olucam' dedigimde bana suphe dolu bakislar atiyor ve ceyranin insani hasta edebilecegine hicbir sekilde inanmiyor. Iki haftadir, boynum ve belim tutuk. Belim Delfina'yi tasimaktan, boynumsa evdeki ceyran olayindan. Ben de gecen gun erken bir 'Babalar gunu' hediyesi olarak vantilator aldim ona. Bu sefer de dogal ruzgar varken, niye dunyanin kaynaklarini gereksiz yere elektrik kullanarak harciyoruz diyerek vantilatoru kullanmadi :( Evet hakli, dogal bir sekilde serinlemek varken, niye vantilotor kullanalim ki? Ama hasta olarak yasamak istemiyorum! Ben yazin bile usuyup ceketle dolasabilen biriyim! Umarim Damien asla Paul Simon'in sarkida dedigini yapmaz:
"I like to sleep with the window open
And you keep the window closed
So goodbye, goodbye, goodbye"


Bir soru : Bu sicakta, cocuk terlerken, ayaklari sicacikken, Turk halki acaba bana ona corap giydirmemi sadece ogutte bulunmak icin mi ogutte bulunmustur?
Yollarda, duraklarda, otobuste, asansorde: yani benim kisa sureli bekleme yaptigim her yerde (hatta yururken bile!) bebegimle ilgili surekli bana ogutte ya da yorumda bulunuluyor. Sadece bir kez Emirgan'da Sutis'te oturuyordum (evet her zamanki gibi frambuazli brownimi yiyip balli sicak sutumu iciyordum), yan masadaki yasli bir cift dedi: 'kizim, belli 
cok itinali guzel bir sekilde yetistiriyorsun bebegini, emeginin hakki odenmez' :)


Acaba diyorum neden hep elestiren, sorgulayan insanlar yetistiriyor bu toplum. Bizi toplum neden rahat birakmiyor?
Neyse olayin ozu sudur: Bana Turk usulu kaynanalik yapacak bir kaynanam yok, ama Turkiye nufusu kadar kaynanam var :(


Not: Bu yazi esasinda gecen ay yazildi, ama sicaklardan midir yogunluktan midir anca yayinlanabildi.

1 comment:

  1. Yazilarina bayildim Esra, supersin. hem cok sevdim hem de bazi noktalar cok tanidik geldi. Soguk - sicak tartismasi bizde de cok oluyor, biliyorsun biz Atina'da yasiyoruz ama esim Yunanistan'in ic kesimlerinde karasal bir iklimde yetismis, soguga aliskin yani ama burada Haziran ayinin basi itibari ile off cok sicak dayanamiyorum sizlanmalari basliyor ben de tam tersi sicaga bayilan biriyim, hele ki de nemsiz bir sicaksa degmeyin keyfime. dolayisi ile evde off cok sicak klima acacam , hayir gayet normal klima acma tartismalari hic bitmiyor :)) Hele bir de cocugumuz olursa bu tartismalar nasil olur Allah bilir artik :)) kalemine saglik Esra, takipteyim ve yazilarini cok keyifle okuyorum.
    Sevgiler
    Meltem

    ReplyDelete

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...