My photo
a utopist, a green, a free soul, a liberal, a young (well let's say 'a new' rather than 'young') mother, a rebel, a thinker, a smiler, a wonderer, a note, a butterfly, a rainbow, a nymph, a kite, a wave, a breeze from the sea, a purple soul, a chocolate-addict, a lover...

Saturday 29 December 2012

Sicaklik, nem, cevreye duyarlilik ve usumek uzerine


Iki gun once bir terim duydum cok hosuma gitti 'psikolojik virus', bu viruse dogduktan sonraki yillarda yakalaniliyormus. Cevremizdekilerin,' aman tasa basma usutursun', 'aman ustune bir sey giy' vs.. demeleri hayat boyu bizde virus olarak kaliyormus ve ne zaman o seyi yapsak hasta oluyormusuz. Benim  annem de hep ekler 'ben sana demedim mi, bak usuttun' diye.. Hani biz tasa basinca idrar yolu iltihabi oluruz, karin agrisi cekeriz ya boyle bir sey yok Avrupa toplumunda. Cok garip degil mi? Turk toplumunda buyumemis arkadaslarima ve akrabalarima soruyorum, size olmuyor mu diye. Olmuyor demekle kalmiyorlar bana uzayli gormus gibi bakiyorlar. Esim de dun sunu dedi, 'butun bir ingiliz/Yeni Zelanda milletinin boyle bir gercegi kacirmis olmasi garip degil mi?' Yani Turk olmayanlarda boyle bir sorun yok, ama bizde var. Biz usuyoruz her seye, hasta oluyoruz her seye. Esim diyor ki Yabanci-Turk is servisindeki insanlarin yarisi serviste bu kis gununde tshirtle oturuyorlarmis, yarisi paltoyla. Bu sizce de biraz garip degil mi? Dun deniz otobusune bindim, birkac dukkana girdim. Her yer cok sicakti ve dun yilin son gunleri olmasina ragmen o kadar guzel bir hava vardi ki, disarida bile paltomu cikarttim.. Ama her dukkan her tasit cayir cayir yaniyordu. Bunun sonucu, sadece hastaliklara davetiyedir. Bogazim o sicak havada kurudu, su an bogazim agriyor. Ve zaten ortamda bir virus, bakteri varsa sicak hava bunu cogaltip, yaymaktan baska ne ise yarar? 'Psikolojik virusler' kanimiza islemis anlayacaginiz :))) 
Bu resmi, gecen sene Singapur'da cekmistim.
Suyun uzerindekiler yeni yil dileklerini gosteriyor.
Benim yeni yil dilegimse, cevreye duyarli,
birbirini seven,
birbiriyle guzellikleri paylasip cogaltan
 bir toplum olmamiz..
Mutlu ve umutlu yeni yillar..
Isin diger bir boyutuysa karbon salinimlari ve evlerimizi isitalim derken cevreye vermis oldugumuz zarar. Turkiye enerji acisindan malumunuz disariya bagli bir ulke ve enerjiyi bilincli kullanmaliyiz diye dusunuyorum. Bu dunyanin insanlarin tuketecegi ne kadar enerjisi var bilmiyorum.. Ama tek bildigim bu enerji uretimi isi, dunyanin omzuna agir geliyor ve sanki cevre kirliligi de dunyanin bize bir ufff demesi. Gozunuzun onunde canlaniyor mu? Yeryuzu, ustunde kara karbondioksit bulutlari, dunyanin cigeri olan ormanlarin  her gun yok olmasi sonucu, dunyanin uretilen karbondiyoksite karsi oksijen uretememesi ve tipki yogun sigara icen biri gibi, dunyanin cigerlerinin tukenip, her off deyisinde enerjisinin zamanla azalmasi ve bir "off kara duman bulutunun" gokyuzunde belirmesi... off ki ne offf...


Aklinizda bulunsun: Evin sicakliginin 21 derecenin ustune cikmamasi cok onemli. Eger evinizin yalitimi vs. iyiyse bunu 17 dereceye kadar mumkunse dusurun.. Sicak hava burnu, genzi, ve bogazlari kuruttugu icin hastaliklara davetiye cikarir. Gece oda sicakliginin ise kesinlikle bir ya da iki derece daha az olmasi gerekir [bebekler icin 17 dereceden daha az degil]. Eger eviniz cok sicaksa, kesinlikle bir nemlendirme [humidifier] cihazi ile evin nemini %50-55'lerde tutulmali, ya da kaloriferin yanina su birakma yoluyla. Ama eger evde nem fazlasi, küf varsa da nem alici [dehumidifier] cihazlarin kullanilmasi gerekmekte. Küfün oldugu bir evde [duvarlariniz gece islak ve soguksa, demek ki binanizin insulasyonu iyi degildir ve evinizde muhtemelen küf vardir] ise, ev ici nem miktarinin %40'i asmamasi gerekir. 
Bir nemlendirme cihazi alirken, cihazda bir nem olcerin ve  zamanlayicinin olmasina dikkat edin derim.
Saglikla.. Nice umutlu yarinlara..
Gerisi burda...

Thursday 27 December 2012

Okul Oncesi Cocuk Kutuphaneleri Projesi Hayata Geciyor!

Ben kucuklugumden beri inandim ki icinde bulundugumuz medeniyetin medeni olma seviyesi kutuphanelerin varligiyla direkt baglantili. Boyle dusunmemde belki de ilkokuldayken Konfucyus'un "Tanrim, bana cicek dolu bir ev, kitap dolu bir ev ver" sozunu okumamdi. Ben kutuphaneleri ve kitapcilari cok severim. Universite yillarinda da gitmekten en cok haz aldigim mekan Istiklal Caddesi'ndeki Robinson Crusoe 389 Kitapevi'ydi ya da denize aşık biri olarak denizi gorerek kitap okuyabilecegim kutuphaneler: Ataturk Kitapligi ve Semsipasa Kutuphanesi idi. Yillardir bir hayalim var, ulkemdeki kutuphaneler cogalsin... Hatta konuyla ilgili girisimlerim de var: lisedeyken konser organize ettim (tabii ki kendim caldim, kendim soyledim), sinif sinif gezdim, para topladim birilerinin bagisladigi ansiklopedilerden baska kitabi olmayan okuluma kutuphane kurulsun diye. Sonra her seferinde projelerimi dinleyen ama hayata gecirmemde kostek olan mudurumuze parayi teslim ettim. Bir yil sonra da paranin içedildigini daha dogrusu baska bir sey icin kullanildigini ogrendim. Ayrica ben IU'den Kemal Alemderoglu zamaninda mezun oldum. Ve IU'ye girdigim sene Mina Urgan'larin, Berna Moran'larin, Aksit Gokturk'lerin yurtdisindan getirerek olusturduklari Ingiliz Dili ve Edebiyati kutuphanesine emekli olan kutuphanecinin yerine birisi atanmadigi icin (her nedense!), kutuphane hem bazi ahlak kavrami gelismemis ogrencilerce yagmalandi, hem de kitaplarla ilgilenen biri olmadigi icin kitaplar yiprandi. Benim mezun oldugum sene de 3.kattaki ana kutuphaneye kitaplar devredildi ama daha raflari vs. ayarlanmadigi icin biz kitaplardan yine yararlanamadik. Ama bu yasadiklarim beni yildirmadi ve yildirmayacak. Hic unutmuyorum Moda Parki'na duzenleme yapilabilir mi dilegiyle gittigim Caferaga Mahallesi Muhtari gecen sene bana 'ama burasi Turkiye' dedi. Yani? Ben kizimin ve yeni nesillerin 'burasi Turkiye' gibi sacma bir soylemle buyumelerini istemiyorum. Bir sey yapilacaksa yapilacaktir. Toplum her zaman daha iyiye gidecektir. Ve bu bizim elimizde!
soldan saga: Esra, Delfina, Sayin Belediye Baskanimiz Selami Öztürk, Arın, Aylin,
projeden sorumlu Özel Kalem Müdürü Kadriye Sağlam
"Daha guzel ve yasanilasi bir toplum yaratilabilir ve bu bizim elimizde" diyerek kizim ve tum yeni nesiller icin soyle bir hayal kurdum: yerel belediyelerin bunyesinde okul oncesi cocuk kutuphaneleri kurulsun ve ebeveynler/cocuk bakicilari ozellikle kis gunlerinde cocuklari sosyallestikleri parklara goturemediginde, ayrica cocuklara aktivite olsun, zihinleri gelissin, iletisim ve sosyallesme yetileri cogalsin diye bu kutuphanelere getirsinler hem ebeveynler/toplum sosyallessin, hem de cocuklar kutuphane ve okuma aliskanligi edinsin.. Bu hayalin pesinde once bir imza kampanyasi baslattik. Internetten Emziren anneler, Dogal anneyim, internet anneleri, Montessori anneleri'ni, cevremizdeki ebeveynleri bu kampanyaya destek olmaya cagirdik. Kimi sevgili anneler bloglarinda konuyu paylasip, bize destek verdiler ve hala veriyorlar. Kampanyamiz daha cok yeni olmasina ragmen, cok guzel olusumlar olusuyor. Oncelikle sevgili Ayşe Ünlü olusacak olan kutuphanelerimize ERAY Toys'un organik ahsap oyuncaklariyla katkida bulunacaklarini soyleyip, bizi Sariyer Kent Konseyi'ne davet etti. Yakin bir zamanda projemizin ayrintilarini vermek uzere Sariyer Kent Konseyi'ni ziyarete gidecegiz. Ardindan Emziren Anneler'den sevgili Dalya Saftekin Çalışkan'in araciligiyla Sayin Kadikoy Belediye Baskanimiz Selami Öztürk'le gorustuk dun. Cok iyi gecen ve verimli bir toplantiydi. Toplantiya Aylin & Arın ve Esra & Delfina dortlusu olarak gittik. Kadikoy Belediye Baskanimiz bizi cok sevecen karsiladi ve projemize tam destek verdi!!! Kadikoy Belediyesi'nden zaten modern ve ileri goruslu bir belediye oldugu icin umitliydik ama sayin baskanimiz bizim hayal ettigimizden de otesini sundu bize. Proje kucuk bir kutuphane olmaktan daha da buyudu ve cocuk oyunlarinin sahnelenebilecegi bir sahnesinin, kutuphanesinin, cocuk yoga derslerinin olacagi harika bir merkez projesine donustu. Simdi bize dusen Kadikoy merkez, Bahariye, Moda ucgeninde ulasimi kolay, bebek arabalariyla rahat girilebilecek kucuk olmayan kiralik bir mekan bulmak. Yalniz belediye emlakci ya da araci ucretini odemek istemiyor hakli olarak. Bu bir sosyal sorumluluk projesi oldugu icin cok umutluyum, umarim konuyla ilgili ucret almadan da bize yardimci olacak emlakcilar ve yardimseverler bulabiliriz. Ayrica bir ihtimal dun konusulanlarin arasinda Kadikoy Belediyesine bagli cevre yerlerde de kucuk cocuk kutuphanelerinin acilabilme ihtimalinin oldugu da vardi. Konuyla ilgili planlamalarin yapilmasi, projenin hayata gecirilebilmesi icin sayin Baskanimiz, Ozel Kalem Muduru Kadriye Hanim'a sorumlulugu verdi. Haydi bakalim, vira bismillah! Projemizin tohumlarini attik, simdi sevgiyle sulayip, gonulden destek verme zamani.. Sadece İstanbul degil, ornegin İzmir de orgutleniyor. Anneler toplaniyor ve yakin bir zamanda İzmir belediye baskanlariyla da gorusulecegini umut ediyorum. Sagolsun Hayalkurdum kitapevi İzmir icin bize destek olacagini bildirdi. Bu proje hepimizin projesi ve diger illerden projeyi ustlenmek ve kendi sehirlerine de bu cocuk kutuphanelerinin olusmasi icin destek verecekler varsa lutfen benimle baglantiya gecin. Boylece her ile dagilalim, cocuklarimiz tam donanimli, interaktif, bilgili ve sosyal cocuklar olarak buyusunler ve yasadigimiz toplumu daha da guzellestirmek icin bir fark yaratsinlar.. Biraz daha projeler ortaya cikmaya baslasinca bizi medyada da gormeye baslayacaksiniz..
Cok guzel seyler oluyor, sen de var misin bu projede?
Gerisi burda...

Friday 21 December 2012

Eyvah cocugum hastalandi. Ne yapmaliyim?



Hasta olan cocuklara nedense hemen seker veriliyor, lutfen vermeyin. Seker vucuda girdigi anda bakteriyle is birligi yapip, vucudun savunma sistemini 5 saatligine bloke ediyor. Ama bal ya da guc versin, metabolizmayi guclendirsin diye ari poleni verilebilir. Ozellikle de organik dukkanlarda filan bulabilirseniz Manuka bali (Yeni Zelanda'da manuka denilen teatree'ye benzer agaclar var, ve bu ballarin antibiyotik etkisi var. Gunde yarim tahtacay kasigi bu bali yeme genel metabolizmayi arttirir, seker hastalarinda kanayan yarayi bile durdurur). Ben manuka ve kanuka ballarini Yeni Zelanda'da yerel ureticilerden aliyorum, alirken dikkat edilecek bir nokta da ustunde degerler vardir. Bu degerler balin ne kadar antibiyotik gibi etki ettigini ne kadar sifali oldugunu gosterir. Rakam ne kadar yuksekse o kadar iyi ama +10 olan herhangi bir manuka balini gonul rahatligiyla deneyebilirsiniz. Cevizi manuka balina bandirarak yemek de hem cok enerji veriyor hem de emzirirken anneye iyi geliyor.

"Sacinin teline bile zarar gelmesin..
Gozbebegim, hastalik sana ugramasin..
Gule yuzun hep nese sacmaya devam etsin.."
Bu dilek sadece kendi kizim icin degil;
tum gozbebekleri icin...
Ayrica ates, bogaz agrisi, oksurugun ana nedeni cocugun rahat nefes alamamasi olma ihtimali cok yuksek. Eczanelerde sinus rinse kit diye bir arac satiliyor. Ben normalde bunu kendim kullaniyorum ama hasta olan cocuklarda nefesi acmak, sinusu yikamanin cok faydasini gordum. Bu sinus rinse kit'in icinde bir sise ve kucuk şaseler cikiyor, her şasenin icinde karbonat var ama oran o kadar iyi ayarlanmis ki burnu yakmiyor. Bir burun deligine dogru siseyi bastirdiginizda ters u misali burna bir delikten giren su diger delikten cikiyor. Bu karisimin icine burunda antimikrobiyal gorev ustlensin, islaklikla olusacak herhangi bir mikrop uremesini onlemek icin 1-2 damla biberiye yagi damlatiyorum. Cocuklarda bu dedigimi sadece her burun deligine bir olmak sartiyla ve gunde 1 en fazla 2 kez yapilabilir. Yaparken yapan kisinin dikkatli olmasi, ve islemi yapmadan once bir buyuge anlatir gibi ne yapilacagini anlatmasinin onemli oldugunu dusunuyorum. Dun gece Delfina ateslendi, hemen emzirdim, ustune sinus rinse kit uygulayip, buhar makinasini actim. Hic bir ilac kullanmadan ates dustu. Nefes hayat demek ama nefes organi olan burna nasil bakim yapilacagi onemli. Yalniz bir uyari: eger burun tikaliysa sinus rinse kiti kullanmadan once ya bir burun aspiratoruyle ya da birsekilde o sumuklerden kurtulmaniz gerekiyor. Yoksa burun icindeki basinc kulaga zarar verebilir. Burnu acmak icin ayrica lavanta ve biberiye yaglarina basvurabilirsiniz. Okoliptus bulunan coldmix gibi yaglari onermiyorum. Cunku okoliptus kullanilirken cok dikkatli olunmali, ilginc bir yag ve cocuklarda onerilmiyor.
Ayrica neler yapiyoruz hasta olunca, oksurunce?
  • Eger anne emziriyorsa pismemis, cig sogani elma yer gibi kutur kutur gece yataga gitmeden once yemek, sonra gece kalkip bebegi emzirmek [tabi o zamana kadar esiniz kokuya dayanamayip, evi terketmediyse. Siz nolur nolmaz isi saglama alin, esinize de yedirip yatirin :)) ] Bir de pisirdigim yemeklere koydugum sogan ve sarimsagi arttiriyorum hastalik donemince.
  • Bol vitamin C, ben hala emzirdigim icin narenciye, elma, kiwi gibi C vitamini acisindan zengin meyveleri yemenin disinda cranberry extract aliyorum solgarin urunlerinden, bol C vitamini takviyesi icin.
  • Emziren anneye 2-3 damla ardic yagi suyun icine icmek faydali, hem gribe hem idrar yolu enfeksiyonuna.
  • Taze zencefil ve havlucani bol bol kaynatip kaynatip anne-kiz iciyoruz.
  • Meyan kokunu sicak suda demleyip, icine iki kuru incir atip hem inciri yemek, hem suyunu icmek oksuruge cok iyi geliyor. Delfina bu caydan 2 yudumdan fazla iciyor. Bu da kafi diyorum.
  • Ayaginin altina iki damla kekik yagini 1 tatli kasigi ozon veya zeytinyaginda seyreltip surmek, ozellikle topuk kismina. Bu bir nevi antibiyotik ozelliginde, metabolizmayi hizlandiriyor.
  • Kuru oksuruge karabiber ve pekmezi karistirip birkac kasik icmek de iyi gelir, oksurugu dindirir.
  • Ayrica toz zencefille manuka balini [ya da sadece bal] karistirip Delfina'ya icirtiyorum.
  • Anne sutu haricinde, hastalik ve burnu tikalilik doneminde aman sut vermeyin cunku sut mukozayi arttiriyor, e burun zaten tikali, sut olayi daha da kotulestiriyor. 
  • Tikali ve kuru burun deliklerine bir parca tereyag surmek [1 damla biberiye yagiyla]. Burna tereyag surmek eski bir Anadolu adeti.
  • Ve sevmek, yaninda olmak, sarilmak, sifa dolu dusunceler dilemek...


 Saglikli olan cocuga bakmak dunyanin en kolay isi.. Allah kimseyi hastalikla imtihan etmesin.. Allah yavrularimizi korusun.. Ben yillar once soyle bir anekdot duymustum: Musa Peygamberin bir gun basi agrir, Tanriya sorar ne yapayim diye. Tanri da filanca daga git filanca cicegi kaynat ic. Musa Peygamber bunu yapar, basagrisi gider. Belli bir zaman sonra Hz. Musa'nin yine basi agrir, o daga gidip o cicegi icer ama basagrisi bir turlu gitmez, aksine daha da kotulesir. Tanri'ya sorar, dedigini yaptim ama olmadi diye. Tanri da der ki 'ikinci seferde sen sifayi benden degil, ottan aradin. O yuzden.'
Ben dogdugumdan beri hastane koridorlariyla pek bi hasir nesir yasam surdum. Buyuk iki ameliyat, bir kateder gecirdim. O hastane ve hayat koridorlarinda pek bi acizlik ve aci gordum. Bu belki benim ister Allah deyin, ister doga, ister baska bir sey deyin, Yaradan'a ve Sifa verene inancimi arttirdi. O yuzden tamam bu otlara, dogaya cok guveniyorum, ama sifayi Verenden istiyorum.. Cunku biliyorum ki bazen ne yaparsaniz yapin ise yaramiyor, bazen bir sey yapmaya bile gerek kalmiyor. Isin bir de diger bir boyutu var, insan hep kendini gelistirir, degistirir, oyle olmali en azindan. Benim 31 yasimdaki halimin arastirdigi, yasadigi kadariyla [sevgili annemin ve abim Mustafa'nin de destegi ve bildiklerinin isiginda] bu bilgiler ise yarayan bilgiler. Ben doktor ya da lokman hekim degilim, ama bu bilgiler benim isime yaradi, belki baska birinin de isine yarar diye bu bilgileri paylasiyorum..

Sonradan yazilmis ek: Maalesef Turkiye'de doktorlar her duruma bir ilac verme endisesinde oluyorlar, ya oyle ogrendikleri, ya ilac firmalari oyle dedikleri, ya da baska turlu aileler mutlu olmadiklari icin.

Ingiltere'de aliskanliktan her hastalikta doktora giderdim, onlar da dinlen atlatirsin derlerdi, sinir olurdum. Kore'de doktora gidersem en kotu hastaligimda bile 250mg'lik antibiyotik verirlerdi 500'lere 1000mg'lara alisik benim bunyeye de bu viz gelir tiris giderdi. 
Ama anladim ki her hastalikta doktora gitmeye gerek yok, zamanla, dinlenme, ve dogru beslenmeyle de geciyor cogu hastaliklar. Ufacik bebeklere bile kimyasal surup ve antibiyotik dayanmasini ben anlayamiyorum. Delfina da 2 aylikti RSV gecirdi, ama olagaustu doktor Sukru Cangar (Izmir) hic bir sekilde ilac vermedi. Emzirmeye devam ettim ve gecti cok sukur. Ben dogduktan sonra cok antibiyotik kullanmis annem [tabi o zaman emen bebege etkisi oldugu da bilinmiyor], ondan sonra da benim saglik sorunlarimdan dolayi ben cok kullandim. Durum ortada: bunyesi zayif, astimli, herseye alerjik bir birey. Ama artik hem kendimi, yediklerimi, zihniyetimi cogu konuda degistiriyorum. Ve coktan faydalarini gormeye basladim. Anne olmak, beni hayata ve saglikli kalmaya bagladi. Surekli dogal cozumler bulmaya calisiyorum. Hos, esim, bir bilim adami olarak, o dogal cozumlerin de ilac oldugunu soyluyor. Ama en azindan icinde ne idugu belirsiz katki maddeleri yok bu ilaclarin..
 Sifayla... 
Gerisi burda...

Friday 14 December 2012

Bebe Donusum~



Bugun sabahtan beri cok heyecanliyim. Bir bebek urunleri geri donusum grubu kurduk sevgili Senem'le ve bu grup isi beni cok mutlu etti. Bu grup bebek esyalarini karsilik beklemeden, tam da o urune ihtiyaci olan kisilere/evlere ulastirma grubu. Yurtdisinda ve ulkemizde 'freecycle' vardir, iste bebe donusum onun bebek esyalari icin olan versiyonu. 2010'lu yillarin Turkiye'sindeyseniz -ki bunun degisecegini pek sanmiyorum- her ebeveynin bir seye ihtiyaci oluyor, ya da birileri ebeveynlere birseyler satmaya calisiyor. Toplum, tuketim toplumu olmanin getirdigi carklarla surup gidiyor. Bazen de guzelim Anadolu insanim, tanidiklari araciligiyla bu urunleri paylasiyorlar. Ama buyuk sehirlerde yasarken insanin bir tanidigi olmayabiliyor. Ya da o urun ihtiyac sahibini bulamadigi icin bir kosede uzun bir sure bekleyebiliyor. Halbu ki devir iletisim devri. Bu amacla bebe donusum ortaya cikti.


 Ben ingiltere'deyken freecycle'dan cok yararlanmistik. Ama freecycle sadece bir urun edinme araci degil, cok guzel insanlari tanima firsati da ayni zamanda. Hic unutmam bir keresinde orta sehpaya ihtiyacimiz vardi. E malum arabamiz da yok, ama yazdik freecycle'a ve bir bayan kendisinde bir orta sehpanin (ya da kahve masasi diyelim) oldugunu ve verebilecegini hatta evimize kadar birakabilecegini soyledi. Neyse, bir pazar gunu saolsunlar geldiler biraktilar masayi. Ertesi gun arayip, ozur diledi masa biraz tozlu geldigi icin. Gece boyunca icine dert olmus, sabah arayip ozur diliyor! Ben masam oldu diye mi sevineyim, bu kadar guzel bir ruh hayatima teget de olsa gecti diye mi.. O masanin ustune ben daha sonralari desenler cizdim ve cok hos bir masa oldu.. Ingiltere'den ayrilirken masayi arkada birakmak biraz nostaljikti tabi.. ama demek istedigim sey su freecycle ya da bedavaya karsiliksiz paylasmak harika bir olusum.. Insanin, insanliga olan inancini kuvvetlendiren, paylasmanin getirdigi hazla gunu ve hayati guzellestiren bir sistem...

Ne guzel, bundan sonra bebeklerimiz de bu hissi tatmaya baslayacaklar. Cunku artik onlarin ihtiyaci olmayan bir sey, baska bir yuva bulup, baska bir cocuga yol arkadasligi edecek...

Hepinize sevgiyle..
EsraR~~~



Gerisi burda...

Kis gunlerinde cocukla neler yapmali?


Su yasa kadar Delfina'ya elimden geldigi kadar hic televizyon acmamaya calistim. Ama ne zaman ki anne ya da baba dedelerini ziyarete gittik, TV surekli acik ve ister istemez cocuk alisiyor :(  Iki yasini gectigi icin Delfina, o kadar da takmiyorum. Gunluk TV izleme suresi 1 saat ama bunu 10'ar dakikalik surelere boluyorum. Acmadan once ona soyluyorum kac dakikasinin oldugunu, tamam mi diyorum. Tamam diyor. Aciyorum. Bazen izlemek istediginde 5 dakika bekle, 5 dakika sonra aciyorum diyorum. Koltuga bebegini alip gidiyor, onunla oynarken 5 dakikasi doluyor.
Gecen haftalarda cok siddetli bir enfeksiyon atlattim, esim calistigi ve aile fertlerimiz istanbul'da olmadigi icin sersefil yatarak gecirdim uzun bir hastalik donemini, o sirada mecburiyetten TV'yi acmam gerekti ama Delfinin davranislarinda olumsuzluk ve huzursuzluk artti. Benim de kendime gelmemle birlikte TV'ye son verildi. Ben TV izlemek istiyorsam, o yattiktan sonra ya da yatmasina cok yakin acabiliyorum. 

Bu kis gunlerinde iki yasinda bir bebekle neler yapabileceginize dair nacizane tavsiyeler:

Yilbasi agaci yaptik, bitmis bir havlu rulosu
ve kalin kagit ile
  • Gittiginiz parktan, emziren annelerden ya da apartmandan arkadaslar edinip, birbirinize davet etmek
  • Ev islerini zevkli bir sekilde birlikte yapmak. Mesela kabagi bile birlikte soyup, camasir makinasini birlikte, Delfi'nin yardimiyla, baslatmak. Dun mandali nasil acip kapayabilecegini calistik, cok zevkliydi..
  • Yeni kitap ve ahsap yapbozlardan almak. [Emziren Annelerden sevgili Puren, Delfi'ye dogum gunu icin ELC'dan bir puzzle tarzi bir sey getirmis, Delfi her gun onla vakit geciriyor]
  • Bir ayna almak, dergilerde gordugumuz karakterlerin ruh halini taklit etmek: kizgin, sasirmis, uzgun, mutlu gibi
  • Basit seyleri oyuna donusturuyoruz. Mesela bu sabah avakado dogradik, cekirdegi malumunuz kaygan. Delfina'ya kaygan kavramini anlatabilmek icin, avakado cekirdegini kullandim. Cekirdegi elime alip, bastirip kaydirdim, cekirdek elimden firladi. Sonra ona verdim, o da aynisini yapti. Cok eglendik mutfakta kayan bir cekirdekle :)
  • Tim Seldin'in Harika Cocuk Nasil yetistirilir kitabi bir suru oyun fikri verebilir:  
  • Feng-Shui sanirim etkili bir methodmus. Delfina odasinda gecen aya kadar hic oynamadi. Hep ben nerdeysem o odadaydi. Ama odasinin seklini degistirdim. Montessoriye daha uygun hale getirdim: yer yatagi, oyuncaklari bir kutunun icine tikmaktansa yeni aldigim raflara dizmek, odada ona uygun bir ayna, bir sandalye koymak, disfircasini, taragini onun ulasabilecegi uygun bir yere koymak gibi.. Ve Delfina odasinda vakit geciriyor artik :)) Yani odasini daha cazip hale getirebilirsiniz.
  • Salincak filan degil; eve kaydirak almak. Gecen sene almistim. hala tepe tepe sıkılmadan  oynuyor. Ozellikle yagmurlu gunlerde iyi oluyor. Aktif bir oyuncak oldugu icin enerjisini atiyor.
  • Aktivite masasi: bu aralar deli gibi bir masa ariyorum Delfina'ya ve bulamiyorum. IKEA'da var, ama bizim araba olmadigi icin oraya kolaylikla gidip bir seyler alamiyorum. Ama masa sart! Baska yerlerde de sacma sapan spiderman'li, pepe'li masa satiyorlar ama bence olmaz. Cocugun ozgurce calisabilecegi, yaraticiligini ortaya koyabilecegi sade bir alana ihtiyaci var. [guncelleme: Sevgili Senem, Delfina'ya kendilerinde olan fazla bir masa-sandalyeyi verebileceklerini soyledi. Yasasin!]
  • Aktivite zamani icin cocuklara uygun plastikten yapilmis makas, silinebilen boya kalemleri (Faber Castell'in var, duvari cizse bile silinebiliyor), renkli kagitlar, hem izola bant hem prit tarzi bir yapistirici [mesela gecen gun bir bos kutuyu PasaBahce'den gelen hediye kagidiyla kaplayip, ustunu boyadik. Boylece izola banti nasil tutacagini da anlamaya calisti]
  • Ayrica hava yagmurlu olmadiginda mutlaka parka gidiyoruz, uygun kiyafetler secmeli. Tchibo'ya cok guzel yagmur kiyafetleri gelmisti ama kacirdim :( LCWaikiki'den ici polar, disi yagmur icin uygun gibi gozuken bir esofman takimi aldim. Disari cikarken onu giyiyor. 
  • Muze ve sanat galerilerine gidebilirsiniz hem sicak hem de cocugun rahatca kosabilecegi alanlar. Delfina Istanbul Modern'e bayiliyor
  • Daha onceden blogumuzda bircok kereler ev yapimi oyun hamuru, parmak boyasinin tariflerini paylasmistim. Onlarla oynuyoruz, bunun haricinde mama sandalyesinin tepsisine un dokuyorum az miktar, parmagiyla unun ustunde sekiller ciziyor. Sonra kalan unlari ev yapimi oyun hamurumuzdan bir parca kopararak topluyoruz. Zaten icinde un olan oyun hamuru unun hepsini icine cekiyor. Boylece un da heba olmus olmuyor

Oyun hamuru ve unla oynarken

  • Kus beslemek! Yem alip kuslari besleyip, arkalarindan kosturuyor Delfina
  • Ekmek almak, firina birlikte gidiyoruz. Delfina hangi ekmegi istedigini soyluyor, annesinden aldigi parayla parayi firinci ablaya veriyor. Ekmegimizi aliyor, yolda bilumum kediye, tasa, su birikintilerine dokunup, eve geri geliyoruz.
  • Renkli Ada gibi hem annenin rahatlayabilecegi, hem de cocugun baska cocuklarla tanisip, oynayabilecegi bir mekana gitmek...


Ayrica cocukla zaman geciren kimsenin/ebeveynin ruh hali cok onemli. Benim motivasyonumun dusuk olmasi, Delfina'yi kesinlikle etkiliyor.

Bunlar bizim gun icinde yaptiklarimizdan secmeler, belki baska annelere fikir verebilmisizdir..
Sevgiyle ve oyunla...
Gerisi burda...

Sunday 9 December 2012

İlaç almamaya doğal çözümlerle direnme ve tatlı krizleri üzerine


İspanya'dan geldiğimizden beri bilumum sağlık sorunları yaşadım. İdrar yolu enfeksiyonunu (İYE) ağır bir şekilde atlattım. Hala 24 aylık ufakça bir 'dana'yı emzirdiğim için antibiyotik ya da herhangi bir ilaç almamak için elimden geleni yaptım. Süreç uzun ve zor geçti.  Ama bu süreç içerisinde birçok şey öğrendim. İdrar yolu enfeksiyonu için neler yaptığımı anlatmak istiyorum ama öncelikle şunu belirteyim, İYE ilerlediği safhalarda böbreğe sıçrayıp, böbreği zor duruma soktuğu için dikkatli davranılmalı, ilaçsız atlatmaya çalışırken. Ben ilaç kullanmamama rağmen her hafta idrar tahlili yaptırdım, durumu görmek için. Neler yaptığıma gelince:


  • Cranberry (solgar kapsül şeklinde) C vitamini açısından çok zengin, ayrıca İYE'ye yakalanmamak için de günlük takviye olarak alınabiliyor, şeker ilave etmeksizin kızılcıktan da yararlanabilirsiniz,
  • Ardıç yağı (her sabah 3 damla bir badak suya damlatarak) özellikle İYE ve gribal hastalıklara çok iyi geliyormuş. Ben kesinlikle faydasını gördüm,
  • Manuka balının (yarım tahta çay kaşığı) antibiyotik özelliği var. Yeni Zelanda'da varolan manuka ağaçlarından arıların yararlanarak ürettiği bir bal bu. Türkiye'de organik dükkanlarda bulunabiliyor. İngiltere'de marketlerde ya da Holland & Barrett'da uygun fiyata bile bulabilirsiniz. Özellikle aç olduğumda, emzirdikten sonra halsiz kaldığımda, enerjim düştüğünde ceviz banarak yiyorum, çok zevkli ve faydalı,
  • Ayağımın altına -topuklarıma- 1 çaykaşığı zeytinyağında seyretilmiş 2 damla has kekik yağı, bu da antibiyotik gibi bir etki yapıyormuş,
  • Yaşadığım yoğun halsizlik için arı poleni (Datça'dan) ve spriluna [ah bu spriluna olmasa ne yapardım],
  • Ayrıca bol bol su ve dinlenme...
  • Bol bol soğan ve sarımsak yeme,
  • Ayrıca sokakta gördüğünüz on kadından dördünde vajinal mantar varmış. Terlemeyle bile oluşan ve üreyen ve hat safhada rahatsız edici, kaşındırıcı olan bu mantarı ilaçla temizlemeye hiç uğraşmayın ya taharet suyunuza bir miktar sirke [1/4 oranında] koyun ya da pamuğa sirke döküp önden arkaya bir kereliğe mahsus kaşıntılı bölgeden geçin. Tamamen temizliyor bölgeyi. Kız çocuklarında da kaşıntı olduğunda sirkeli su kullanabilirsiniz taharet için.

Ve şekeri hayatımdan 3 hafta boyunca çıkardım, nitekim şeker bakteriyi beslermiş, vücudun savunma sistemi şeker vücuda girdikten itibaren 5 saat boyunca çalışmazmış.
Herşeyin en iyisi doğalı.
Delfina şekerle doğduğundan beri pek hatta hemen hemen hiç
muhattap olmadı. Ama baskıyla zorlamayla şeker vermiyor değilim. Geçen gün gittiğimiz bir yerde tuzluları yedi, sonra kurabiyeyi gösterdi. Ben de 'yemesen senin icin daha iyi olur' dedim [itiraf ediyorum bu cümleyi iki kez söyledim] ve yemedi.
O doğal bir güzel :))
Aslına bakarsanız bu son madde oldukça şok edici bir madde. Ben şahsen daha önceleri hasta oldum mu, kendimi halsiz hissettim mi özellikle gidip çikolata yerdim ki enerji versin [bir daha bunu yapmayacağımı söylemedim, nitekim yapacağımı biliyorum]. Ama durum öyle değilmiş! Şekerle ilgili daha önceden de yazdım, neden Delfina'ya şeker vermediğimi vs.. ama nerdeyse her gün şekerin bir zararını daha öğreniyorum. Bir de bu yetmezmiş gibi hasta olduğum süre boyunca keklerde şeker yerine kullandığım pekmezin de esasında 70 derecenin üstüne çıktığında kansorojen maddeye dönüştüğünü öğrenip iyice kafayı sıyırdım diyebilirim. Şekerden vazgeçmek zaten zordu, bir de üstüne şekerin yerine kullandığım pekmezin de kanserojen olduğunu öğrenince bir kez daha kafayı sıyırıp, üstüne Aslı Börek'in vazgeçilemez profiterolunu gidip bir yarım porsiyon yedim (!)
Hayatta insan eleştirdiğini yaşamadan ölmezmiş: ben sigara içenlerin bebekleri olduktan sonra niye sigarayı bırakamadıklarını anlayamadığım konusunda söylene durayım kendim her türlü bağımlıdan bin kat öteyim. Nasıl bırakacağım ben bu mereti?
Neyse yaratıcılığımı konuşturup şöyle bir tarif ortaya koydum çaresizlik içinde çırpınırken:

EsraRca kriz tatlısı:
-İki dilim haşlanmış (düdüklüde) balkabağı
-lor peyniri (tatlı, daha doğrusu tuzsuz)
-1 orta boy elma rendesi
-1 havuç rendesi
- bardaktan bir parmaz az pekmez
-2 avuç dövülmüş ceviz
-yıkanmış ve küçük küçük kesilmiş kuru üzüm, incir, kayısı, hurma
-2 çorba kaşığı toz keçiboynuzu
-vanilya
-tarçin

isterseniz bu malzemelerin hepsini çırpın, kuplara koyun, buzdolabında beklettikten sonra servis yapın ya da bu tarifi biraz daha çılgınlaştırmak isterseniz iki yumurta, yarım bardak fındık yağı, ve kabartma tozu da ekleyin 70 derece fırında 25-30 dakika pişirin. Un koymaya bile gerek yok çünkü kıvamı ben yaptığımda çok güzel oldu. Eğer siz biraz daha köyü olsun istiyorsanız biraz da un (belki yarım bardak) ekleyebilirsiniz ama öyle yaparsanız pişirme süresini daha uzun tutun derim. Çılgın ama çok lezzetli bir tatlı, evet şeker pancarından üretilme şeker yok ama çok da masum değil içinde meyveden gelen früktoz bol miktarda var ve en önemlisi pekmezden gelen yüksek şeker oranı. Azar azar yemesi pek bir keyifli bir tatlı.. Afiyetle, şifayla, sağlıkla...
~
I suffered from a severe urinary tract infection right after I came back from Spain. I did not take any antibiotics (thanks to breastfeeding) and my test results from this morning tells me that I am back to normal. Yay! Here is what I did instead of using medication:
taking cranberry capsules (twice a day); having three drops of juniper oil diluted in a glass of water; eating half wooden teaspoon of manuka honey (it has in vitro antibacterial properties) once a day, bee pollen, spriluna; massaging my heels with oregano oil; having lots of water and rest. Moreover, I had a sugar-free diet, cos I learnt that sugar is a good friend of bacteria and our immune systems can't do anything for 5 hours after an intake of sugar. Well, I gave a sugar-free and made up recipe above but I won't be giving it in English since it is rather difficult to find the ingredients out of Turkey :( But let me know, if you're interested ;)


Gerisi burda...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...